Bahçeli: Kılıçdaroğlu sana yazıklar olsun
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na yüklenerek; "Türkiye'yi yabancı ülkelere şikayet etmek şerefli bir tavır değildir. Kılıçdaroğlu sana yazıklar olsun.Kılıçdaroğlu'nun 8 saat kaybolması kuşkuludur. Neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın? Kılıçdaroğlu 8 saati açıklamak zorundadır." dedi.
"O GİZEMLİ 8 SAAT İÇİNDE NEREDEYDİN?"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretine ilişkin, "Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu'na soruyorum; o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın, kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu, bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır" dedi.
BARTIN'DAKİ MADEN KAZASI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Bartın'daki maden kazasının takipçisi olacaklarını belirterek, "Hakikaten üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır. Elbette malum patlamaya yol açan kusur, ihmal ve eksik olarak değerlendirebilecek ne varsa mutlaka gün yüzüne çıkarılacaktır. Bu konunun biz de sonuna kadar takipçisi olacağız. Ancak maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyasi bir içerik katmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir, dürüst ve iyi niyetli olarak da görülemeyecektir. Acı üzerinde istismar yapmanın mert ve sorumlu bir tavırla hiçbir ilgisi olamaz. Eğer facianın failleri varsa, bunlar tespit edilirse adli ve idari açıdan muhakkak hesabı da sorulacaktır. Aksini düşünmek bile abestir" dedi.
SAYIŞTAY RAPORU
Bahçeli, maden kazasından sonra ortaya çıkarılan Sayıştay raporlarlarıyla ilgili de, "Henüz acılarımız çok tazeyken, henüz patlama yeni olmuşken, henüz işçilerimiz toprak altından bile çıkarılmamışken, Sayıştay'ın 2017 ile 2019 raporlarında Amasra Müessese Müdürlüğü'yle ilgili bölümleri birden bire servis edip, suçlu ve sorumlu arayışına girenlerin önü arkası iyice araştırılmalıdır. Mezkur Sayıştay raporları, eksi 300 metrede dahi kazı yapılmasının neden olduğu risklere dikkat çekmiş. Alınması gereken önlemler de madde madde sıralanmış. Belirli bir süreyle denetim görevini yapan denetçiler her şeyi biliyor ve görüyor da bir tek söz konusu Müessese Müdürlüğü'nün işçi, memur, mühendis ve yöneticileri mi ne yapacaklarını, hangi tedbirleri alacaklarını bilmiyorlar? Olacak iş midir bu? Böyle bir iddia aklın ve mantığın neresiyle bağdaşacaktır? Biz Sayıştay raporlarının değerini, muhtevasındaki tespit ve teklifleri elbette inkar etmiyoruz, es geçmiyoruz. Nitekim denetim fonksiyonunun devlet hayatındaki önemini gayet iyi biliyoruz. Fakat Sayıştay raporlarının art niyetliler eliyle siyasi muhalefet haline dönüştürülmesini ise son derece mahsurlu, oldukça da manidar buluyoruz. Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır. Maden nedir, emek nedir, helal kazanç ne demektir bilmeyenlerin; toprağın altından rızık çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu hayaline dahi getiremeyenlerin felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışması insafsızlıktır, izansızlıktır. Şimdi zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları kızarmaz yüzün, yaşarmaz gözün, utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya koyacaktır" diye konuştu.
ERGENLER GİBİ VİDEO ÇEKMEK...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretini eleştiren Bahçeli, "Türkiye'yi yabancı ülkelerde şikayet etmek, jurnalcilik yapmak, yabancıların karşısında el pençe divan durmak şerefli bir tavır değildir. New York'un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanına kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir. Biz "zillet" deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu'nu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim? İlham kaynağı yerli değildir, milli değildir, bizden değildir, biz değildir, milletimizin şanına ve şerefine kesinlikle uygun değildir. Kılıçdaroğlu'nun ABD'de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu'na soruyorum; o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın, kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu, bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ'cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya'da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye'de bulamadığını ABD'de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır" ifadelerini kullandı.
'ABD'Yİ TAVAF ETMEYE BAŞLAMIŞLAR'
Bahçeli, İYİ Parti heyetinin de ABD'ye gideceğini belirterek, "Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti, dahası başörtüsü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye'den ayrılışı birbiriyle bağlantılı sancılı gelişmelerdir. Şimdi de teşekkül etmiş bir İP heyeti, "Türk festivali" bahanesiyle ABD'ye gidecekmiş. Kılıçdaroğlu'nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP'in de yolu yol değildir, siyasi zihniyeti milli ve ahlaki esaslara muvafık değildir. Okyanus ötesinde rol dağılımı ve iş bölümü yapılmıştır. Zillet ittifakının paydaşları sırasıyla ABD'yi tavaf etmeye başlamıştır. Zillet ittifakı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusunun cevabını yanlış yerde aramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanını seçecek, belirleyecek ve yetkilendirecek güç ne AB'dir, ne ABD'dir, sadece ve sadece büyük Türk milletidir. CHP yitirdiği iradesini emperyalizmin kanlı sahnesinde bulmanın çabasındadır. Bu yüzden CHP yönetimi, kuruluş yıllarına sırt dönmüştür. CHP yönetimi, virajı alamamış ve arabayı devirmiştir. Kılıçdaroğlu'nun değil Cumhurbaşkanı adayı olması, CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturması bile zuldür, CHP'ye oy veren kardeşlerimize hakarettir, hürmetsizliktir, dahası zulümdür. Nasıl ki, koyunun çıkardığı toz kurdun gözünden kaçmazsa, bizim de hiçbir sinsi hesap gözümüzden kaçmamış, kaçmayacaktır" dedi.
'HAYASIZ İTHAMLARI REDDEDİYORUZ'
Bahçeli, Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye raporuna ilişkin, "Bu arada Avrupa Birliği Komisyonu'nun 12 Ekim 2022 tarihinde yayımladığı 2022 yılı Türkiye Raporu baştan ayağa sübjektif, yanlı ve tarafgir bir siyasetin mecmuu olarak hafızalarımıza kaydedilmiştir. Terörle mücadelemize yönelik haksız ve hayasız ithamları reddediyoruz. Siyasal sistemimize, siyasetçi ve yöneticilerimize asılsız iddiaları reddediyoruz. Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs'ta Rum ve Yunan tezlerini sahiplenen marazi bakış açısını reddediyoruz. Kıbrıs Türklerinin yok sayılmasını reddediyoruz. Rusya-Ukrayna savaşı kapsamında, AB'nin uyguladığı yaptırımlara Türkiye'nin katılmamasını eleştiren ucuz yaklaşımı reddediyoruz. AB'nin barışın değil savaşın yanında konuşlanmasını da bütünüyle reddediyor, 2022 Türkiye Raporu'nu gıyaben yırtıp atıyor, muhataplarının başına da külah olarak geçiriyoruz. Ülkemiz iyi niyetle, yapıcı, olumlu ve pozitif bir siyaset marifetince, dostane ve iyimser bir diyalog ekseninde duruş ve tutum gösterirken, AB'nin bunu görmezden gelmesi, her fırsatta Türkiye'yi kötü gösterme densizliği ayıptır, yanlıştır, günahtır, ikiyüzlülüğün ta kendisidir. AB'nin siyaseti kriz siyasetidir, AB'nin siyaseti kutuplaşma siyasetidir. Demedi demesinler, nefretle gelmesinler, bizim böyle bir siyasete karnımız tok, misilleme siyasetimiz de pek çoktur" diye konuştu.
'YALAN HABERE BEL BAĞLAMAYAN BU YASADAN RAHATSIZ OLMAZ'
Bahçeli, Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin de, "Zillet ittifakı 29'uncu maddeyi terörize ederek olmadık yollara müracaat edip mezkur kanunun görüşmelerini sabote etmeye kalkışmıştır. Zillet ittifakının, çıkarcı yandaşların, buçuk aydınların, kiralık kalemlerin saldırdığı, sulandırdığı ve feryat ettiği meşhur madde budur. Halk arasında endişe, korku ve panik yaratanlara cezai sorumluluk yüklemenin neresi hatalıdır? Ülkemizin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara yasal tedbir alınmasının neresi zulümdür? CHP'li bir milletvekili, eline çekici alıp Genel Kurul kürsüsünde telefon kıracak kadar alçalabilmiştir. Sen o çekici telefona değil, kafana vurursan belki ayılabilir, kendine gelebilirsin. Bu çekiç Genel Kurul'a nasıl getirilmiş, kürsüye nasıl çıkarılmıştır? Çekiç de aynen bir silah gibi suç unsuru değil midir? Bu haliyle çekicin mesela kalaşnikoftan ne farkı vardır? Biz Genel Kurul salonunda ne çekiçli eylemcilere ne de kalaşnikoflu teröristlere bilinsin ki, tahammül edemeyiz, sessiz kalamayız, seyirci olamayız. Nasıl olsa yalan haber yayamayacaklar, dertleri bundandır. Nasıl olsa sahte hesapların arkasına saklanıp itibar cellatlığı yapamayacaklar, açmazları, sıkıntıları ve bunalımları bu nedenledir. Zillet ittifakının haberi olsun, ne yapsalar boşuna, köprü suyun öte yakasında kaldı. Yalan habere bel bağlamayanlar bu yasadan rahatsız olmaz. İftiraya prim vermeyenler, kamu düzenini bozmayı aklından geçirmeyenler, ülkemizin iç ve dış güvenliğini zedelemek için pusuya yatmayanlar bu yasadan asla memnuniyetsizlik duymaz" ifadelerini kullandı.