Hasan Mutluoğlu
Hasan Mutluoğlu “Aydınlık sabahı”

“Aydınlık sabahı”

Ortaokul öğrencisi olduğum yıllarda okuduğum, fakat adını hatırlayamadığım Türk tarihi romanından aklımda kalan “Her gündüzün bir gecesi olduğu gibi, her karanlık bir gecenin aydınlık bir sabahı vardır.” cümlesi, 16 Temmuz sabahı ile ne güzel örtüşüyor.

Allah bu milleti bir kere daha korudu. Sahip olduğu güzellikleri farketmesini sağlayan olaylarla karşı karşıya getirdi.

Gençliğimizde dilimizden düşürmediğimiz, her fırsatta dillendirdiğimiz “Yaşasın Millet, Kahrolsun Millet Düşmanları” cümlesini, en içten ve en samimi duygularla tekrar tekrar ifade etmek, milletin gücüne inanmanın bir göstegesi olacağını düşünüyorum.

Milletin ve devletin başına çöreklenen musibetin vehametini anlamakta ve anlatmakta zorluk çekiliyordu.

Allah; kendini akıllı zanneden zavallılar eliyle, nasıl bir ihanet, felaket ve tuzak ile karşıkarşıya olduğumuzu bize gösterdi. Görmek istemeyenlere, “Hadi canım, olmaz öyle şey” diyenlere “Kör göze parmak” misali.

Askeriyede meydana gelen bu kalkışmanın son safhaya gelene kadar devlet tarafında fark edilmemesi, sorgulanması ve üzerinde çalışılması gereken önemli bir gerçek olsa gerek.

İyi ki özel televizyonlar, iletişim ve haberleşme araçları var. Haberleşme imkanları devletin tekelinde olsa idi, “ASKERİ KALKIŞMADAN” nasıl haberimiz olacaktı.

Rahmetli Turgut Özal, Türkiye’de ilk özel televizyon açılışını yaptıktan sonra, bir gazetecinin kulağına fısıldadığı şu cümle “Bundan sonra, sıkıysa askeri darbe yapılsın.” özel haberleşme ve iletişimin önemini bir kere daha anlamış olduk.

TRT kanallarında korsan bildiriyi dinlerken şunları düşündüm:

-Önemli devlet kurumu olan TRT, normal yayın akışı engellemelerine karşı, süratle yayın yapılabilecek “B” planı kapsamında, yapılanması neden olmadı ve neden olmasın?

-Tehlikeli zamanlarda,ordu komutasında karşılaşılaşılabilecek komuta etme sıkıntısını ortadan kaldırabilecek çok özel bir yapılanma ve teşkilatlanma yok mudur?

-“Devletin varlık ve bekası” açısından önemli bir kurum olan MİT teşkilatı, “Milletin Ordusu” ile ilgisi olmamalı mıdır?

Yaşadığımız 14 Temmuz karanlık gecesinden sonra, 15 temmuz AYDINLIK SABAHINDA; ülkemizin karşı karşıya kaldığı “Askeri kalkışmadan”  neler öğrenmek zorunda kaldığımızı, dostlarımızla sesli olarak düşünmeye çalıştık.

Sık sık ifade etmeye çalıştığımız şu gerçeği tekrar etmek, kendimiz olmanın, kendimize gelmenin temel gerekçesidir.

Şöyle ki; üzerinde bulunduğumuz coğrafyada tutunmanın ve yaşamanın karşılığında önemli zorluk ve bedeller vardır. Bu coğrafya uyanık olmayı, hizmeti ister. Aksi durumda, bu coğrafya üzerindeki yaşama hakkını kaybetmekle karşıkarşıya kalınabilir.

Bu askeri kalkışmanın bize neleri fark ettirdiğine bakmaya çalışalım.

-Özel televizyon ve iletişim araçlarının sağlıklı haberleşebilme açısından önemini ve gereğini,

-Sivil bir cumhurbaşkanından orduya “BAŞKOMUTAN” olabileceğini,

-Demokrasiye inanan, bu uğurda mücadele edebilecek, gerektiğinde, gerektiği şekilde gücünü ortaya koyabilecek toplum haline gelebildiğimizi,

-Demokrasi, özgürlük, birlik davasında; her türlü düşünce, görüş, siyasi duruş, etnik farklılık –Farklılıkları zenginlik olarak görerek- birlikte mücadele etmeye engel olamadığını,

-Millete rağmen, millete karşı hiç bir gücün ve hareketin karşı duramayıp başarılı olamayacağını,

-En önemlisi, Türk ordusunun bir kere daha milletin emrinde ve hizmetinde olduğunu,

-Güvenlik teşkilatının, polis gücünün ülke güvenliği ve selameti için ne kadar önemli olduğunu,

-Türkiye Büyük Millet Meclisi, gazi ünvanını tescilleyen davranışı sergileyebildiğini,

-Bu topraklar üzerinde “Askeri Darbelerin” kolay kolay yapılamayacağını,

-“Güç zehirlenmesi” hastalığına uğrayanların gerçek yüzlerinin ne olduğunu,

“Bir musibet, bin nasihatten yeğdir” anlamında, unutmamak üzere öğrenmiş olduk.

            Halk olarak biz bu gerçeklerle yüzleşirken, acaba DEVLET hangi gerçeklerle yüzleşmelidir.

            DEVLETİMİZ bu durum karşısında, gelecek için geçmişte neleri ihmal ettiğini, süratle neleri yapması gerektiğini mutlaka düşünecektir. Düşünmek zorundadır.

            Bu coğrafya üzerinde yaşayabilmenin gereklerini yerine getirebilme basiretinde olmak dua ve dileğimiz olsun.

            Allah’tan ölenlerimize rahmet, yaralı olanlarımıza acil şifalar diliyorum/ dileyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Mutluoğlu Arşivi