AK Partili Nabi Avcı, İstanbul Edebiyat Festivali'ne katıldı
ESKİŞEHİR (AA) - AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen 13. İstanbul Edebiyat Festivali'nin...
ESKİŞEHİR (AA) - AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen 13. İstanbul Edebiyat Festivali'nin açılış konferansını yaptığı bildirildi.
Avcı'nın iletişim ofisinden yapılan açıklamaya göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sultanbeyli Belediyesinin destekleriyle Atatürk Kültür Merkezi'nde şair ve yazar Sezai Karakoç anısına gerçekleştirilen festivalin, açılış konferansı Avcı tarafından yapıldı.
Avcı, burada yaptığı konuşmada, Sezai Karakoç'u ilk tanıyışının 50 kusur yıl öncesine dayandığını belirterek, söz konusu tanışmanın lise öğrencisi olarak, rahmetli Cevat Ülger ile Diriliş Dergisi ve daha sonra Babıali'de Sabah Gazetesinde "Sütun" başlığı ile yazdığı fıkralarla başladığına değindi.
Henüz televizyonun, kitle iletişim araçlarının olmadığı bir dönemde şiir anlamına değinen Avcı, şunları kaydetti:
"Şiir ne demekti, düşünce ne demekti, gazete, dergi ne demekti, o günden bugüne bunlar çok değişti. Bir kısmı zaman dışı hale geldi. Oysa hepimiz biliyoruz ki, yazarlar, şairler, bütün sanatçılar aynı zamanda içinde yaşadıkları çağın ve dolayısıyla içinde yaşadıkları ortamında eseridirler. Hem bu ortamı oluştururlar, hem de o ortamdan beslenirler. Bunu en güzel anlatan metinlerden biri de... Genç arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum... Geçmiş dönemlerin yitip gitmesiyle ilgili duygulanımları, kendi yaşadıklarımıza tercüme etmek için en çok işimize yarayabilecek bir kitabı da gençlere tavsiye etmek istiyorum. O da Stefan Zweig'in Dünün Dünyası adlı kitabı...
Stefan Zweig, iki büyük savaş arasında, Viyana entelektüel ve sanat muhitlerinden yola çıkarak dünyanın nasıl değiştiğini, nasıl bir dünyanın kaybedildiğini çok dokunaklı bir şekilde anlatır. Ben de doğrusu bu konuşmayı kafamda çevirirken, sık sık, Zweig'in o döneme dair anlattıklarının bizlere de çok şey söylediğini hissettim. Bizim yetişme çağlarımızda, Sezai Karakoç'un ve başka şairlerin, yazarların, kültür adamlarının eserlerini verdikleri dönem, bugün artık gençlerin tahayyül edemeyeceği kadar uzakta kalmış gibi görünüyor. Bugün evet dergiler var, ama o dergiler değil. Diriliş Dergisinin ne olduğunu, nasıl bir iş yaptığını ayrıca birilerinin anlatmasında fayda var."
Nabi Avcı, Sezai Karakoç'a İstanbul Üniversitesi'nde fahri doktora unvanı verildiği törenden dolayı bir televizyon kanalının bu konuda kendisinden de bir görüş istediğini anımsatarak, Sezai Karakoç'un herhangi bir şiir akımına hapsedilecek bir şair olmadığını vurguladı.
Sezai Karakoç'un şiirini, geçmişle irtibatlı olarak okumaya devam edeceklerini belirten Avcı, şöyle devam etti:
"Bizim için Sezai Karakoç'un şiiri o hatıralarla, bir derinlik, bir anlam kazanıyor. Ama gençler ve gelecek kuşaklar için, bir süre sonra, Sezai Karakoç'un şiiri, bütün bu hatıraların bagajından kurtulmuş olarak, saf şiir olarak sevilmeye, okunmaya, anlaşılmaya başlayacak. Belki de Sezai Karakoç'un şiiri, yeniden gerçek değeri ile genç kuşaklar tarafından keşfedilecek. Sezai Karakoç ile şu veya bu şekilde yolları kesişen insanlar, kuşaklar, o şiirlerde o yaşanmışlıkların izlerini, bazen de çok da olumlu olmayan, şiirin aleyhinde işleyen bir şekilde yaşıyoruz. Ondan kurtulamayız. Bizim kuşağın Sezai Karakoç şiirini saf şekilde okuma şansımız yok. Sizin, gençlerin ve bundan sonra Sezai Karakoç'u okuyacakların, o bagajdan kurtulmuş olarak okuma şansları olacak. Dolayısıyla, bizim okuduğumuz Sezai Karakoç ile şimdi okuyan ve gelecekte okuyacak gençler arasında 50 senelik bir hikaye var.
Bütün bu sözleri biraz da, Sezai Karakoç'un özellikle vefatı sonrasında çok fazla gündeme getirilen ve sanki Sezai Karakoç'un şiiri orada başlayıp, orada bitiyormuş gibi köpürtülen Mona Rosa hikayesine getirmek istiyorum. Mona Rosa, evet, Sezai Bey'in de en sonunda, ama en sonunda kitaplaşmasına razı olduğu gençlik şiirlerinden biri. Güzel bir şiir mi? Evet güzel bir şiir ama Sezai Karakoç'un şiirini, sadece Mona Rosa şiiri ve sonrasında abartılmış olan bir sürü abuk sabuk hikayeye indirmek, onun üzerinden Sezai Karakoç'u anlamlandırmaya kalkışmak Sezai Karakoç'a haksızlıktır."
Milletvekili Avcı, her dilin güzel ve her dilin Allah'ın ayetlerinden olduğuna değinerek, kimsenin dilini sevmekten ötürü kınanamayacağının altını çizdi.
Türklerin, Türkçe'yi, şiirlerle, Sezai Karakoç'un şiirleri ile daha çok sevdiğini anlatan Avcı, "Şanslı olduğunuz alanlardan biri de, Sezai Karakoç'un şiirlerini kendi ana dilinizde okuma şansına sahip olmanızdır. Burada andığımız, anamadığımız bütün büyüklerimize, bizi Sezai Karakoç ile tanıştıran, şiirle tanıştıran, Türkçe ile tanıştıran bütün büyüklerimize Allah'tan rahmet diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum." ifadelerini kullandı.
Kaynak: