Barbaros Ulu
Barbaros Ulu 15 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanı, Erdoğan Olmasaydı…

15 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanı, Erdoğan Olmasaydı…

15 Temmuz menfur darbe girişiminin ikinci yılını bir dizi etkinliklerle milyonlar meydanlarda hem andı, hem kutladı, hem de tel’in etti. Andı. Çünkü 251 şehidimiz, 2196 da gazimiz vardı o geceye ait. Coşkuyla kutladı. Çünkü kötü emellerine ulaşmak için her yolu mubah gören bir kanlı bir darbe kalkışması; Cumhurbaşkanının öncülüğü, halkın desteği, harbiye ve mülkiyedeki vatanseverler sayesinde akim kaldı, o gece bir destan yazıldı dense yanlış olmaz. Bu yüzden kutlandı sözü de doğrudur. Tel’in edildi. Çünkü yediği çanağa pisleyen, beslenip beslenip gözümüzü oymaya kalkan, cami duvarına işeyen, yabancı devletlerin maşası ve son yılların kendini gizlemiş en sinsi örgütünün yabancı destekli kanlı kalkışması püskürtüldü. Millete silah doğrultan, bomba yağdıran, tankla insanların üzerinden geçen gözü dönmüş ne menem mahluklara lanet okumak ve o yedikleri herzeyi tel’in etmek kadar doğal bir şey olamaz.

İkinci yılını andığımız 15 Temmuz’un gecesinde meydanları dolduran halk “Bize karşı kötü emelleri olan ülkeler, derin güçler! Bakın biz bir ve beraberiz. İkinci yılında da biz aynı duyguları, heyecanı yaşıyoruz. Kadını-erkeği, genci-yaşlısı, sağcısı-solcusu yine meydanlardayız. Bize karşı hala o bitmez tükenmez melanetlerinize devam edecekseniz daha çok avucunuzu yalarsınız. Görün; biz iki yıl önce 15 Temmuz’da kenetlendiğimiz gibi aynı durumdayız. Bize karşı yeniden bir halt yemeye kalkarsanız tekrar boşa kürek çekeceksiniz. Eğer hala bizi anlamadıysanız bilin ki bizim bundan sonra parolamız: ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez./Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez’ dizelerinde saklıdır. Biz bir ve beraber oldukça ister topunuzu gönderin, ister topunuz gelin; biz böyle oldukça hiçbir halt yiyemezsiniz. Gram aklınız varsa üzerimize değişik şekillerde gelmek suretiyle gücünüzü heba etmeyin. Biz normal şartlarda aramızda fikir ayrılığı yaşarız. Ama siz veya maşalarınız ne zaman ki bu ülkeye karşı hin oğlu hinliğini, hain oğlu hainliğini göstermeye kalkarsa gördüğünüz gibi tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak bir araya gelebiliyoruz” mesajını verdi tüm dünyaya.

15 Temmuz’un ikinci seneyi devriyesini bugün zafer olarak kutlamamızda daha doğrusu 15 Temmuz’da hainler güruhunun başarılı olamamasında en büyük pay, devlet ve millet bütünleşmesidir. Hayatımızda keşke, olsaydı/olmasaydı gibi sözlere yer olmaz. Ama bir an için soralım: 15 Temmuz’da devletin başında Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan değil de bir başkası cumhurbaşkanı olsaydı bu cunta hareketi öyle zannediyorum başarılı olurdu. Halkımız Erdoğan’da kendisini gördü ve ölümüne destek verdi. TC’de bugüne kadar cumhurbaşkanlığı makamına oturanları gözümüzün önüne bir getirelim. Hangisi “Meydanlara, havaalanlarına çıkın” derdi? Haydi “Halka çıkın” dedi diyelim. Kaç kişi meydanlara akın ederdi? Geçmiş darbe tarihimize bakarsak içine sinmese de halk evinden dışarıya çıkmamıştır. Gönüllü veya gönülsüz olanı kabullenmiştir: 27 Mayıs, ordunun içerisinden bir cunta marifetiyle yapılmış olmasına rağmen başarılı olmuştur. 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül İhtilali ve 28 Şubat Post Modern Darbesi komuta kademesi eliyle yapılmış ve darbeciler hedeflerine ulaşmıştır.

Sonuç olarak 15 Temmuz ülkede iç savaş çıkarmayı, istikrarı yok etmeyi hedefleyen menfur bir hareketti. Bizim için kötü bir gece idi. Ama “Her şerde bir hayır” olabileceği gibi 15 Temmuz darbesinin bize en büyük hayrı bir ve beraber olabileceğimizi gösterdi, birbirimize kenetledi. O yüzden de bu gecenin adı “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” oldu. Milli birlik günümüz daim olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Barbaros Ulu Arşivi