Yavuz İncedal: Para değil, dost biriktirdim!

Konya’nın Mourinhosu Yavuz İncedal ile Ereğli’de çok samimi bir söyleşi yaptık. Hiçbir zaman ticari hoca olmadığını söyleyen İncedal, ‘Bu zamana kadar para değil, dost biriktirdim’ dedi   

Yavuz İncedal: Para değil, dost biriktirdim!

Kariyerinde 6 şampiyonluk ve bir o kadar da play-off... Herkes ona ‘Alt liglerin imparatoru’ diyor. O ise buna tamamıyla karşı. Şans verilmesi durumunda üst liglerde de başarılı olabileceğini savunuyor. Çünkü kendisine çok güveniyor. Konya’nın Mourinhosu Yavuz İncedal ile Ereğli’de çok samimi bir söyleşi yaptık. Hiçbir zaman ticari hoca olmadığını söyleyen İncedal, ‘Bu zamana kadar para değil, dost biriktirdim’ dedi   

 

Kariyerinizde 6 şampiyonluk ve bir o kadar da play-off mücadelesi var. Sizin hikâyenizi dinlemek istiyorum. 

Futbolculuk yıllarımda çoğunlukla sahaya kaptan olarak çıktım. Futbolcu, antrenör ve yöneticilerle çok yakın diyaloglar içerisinde oldum. Bu süreçte antrenör ve yöneticiler, bende liderlik vasfı olduğunu ve antrenörlük yapabilecek bir düzeyde olduğumu söylediler hep. Benim için futbol bir sevdaydı, yaşam biçimiydi. Belki çok şöhretli değildim ama bulunduğum takımlara çok katkı sağladığımı düşünüyorum. Bartınspor’da Teoman Yamanlar’ın yanında 1 yıl futbolcu-antrenör olarak çalıştıktan sonra Konya Mobellaspor’da teknik direktörlük hayatıma başladım.

Peş peşe gelen şampiyonluklarınız var. Başarı grafiğiniz hep yüksek. Bunu nasıl başarıyorsunuz hocam?

Başarı sadece bir teknik direktörün ulaşabileceği bir durum değil. Başarı, toplulukların birlikte hareket ettiği ve birbirine destek verdiği bir ortamda gelir. Teknik adamların işlerinin kolaylaşması durumunda bir noktaya gelir. Doğru yer, doğru oyuncu ve doğru insanlarla çalışan teknik direktörün başarı çıtası hep yüksek olur. İşimi çok seviyorum. Çalışma arzum ve enerjim hep yüksek. Çok hırslıyım, başarılı olmanın tadını bir kere aldım ve hep onu istiyorum. Onun için mücadele ediyorum hep.

4-104.jpg
Hedefi olan şehir takımlarında da çok çalıştınız. Ne gibi zorlukları var şehir takımlarının?

Evvela güzel yanları çok fazla... Müthiş bir taraftar desteği hep arkanızda oluyor, basın takımla çok ilgileniyor. Bu da çalışma arzusunu daha da yükseltiyor. Enerji hep tavan yapıyor. O ilin valisi, belediye başkanı, kaymakamı sizinle birlikte hareket ediyor. Çalıştığım birçok şehir takımında başarılı oldum. Tabi bu tür yerlerde çalışmanın dezavantajları da var. Çok büyük baskı oluşturuluyor. Bu baskının altından kalkan antrenör ve oyuncu grubu başarı merdivenlerini adımlıyor.

Bu tür takımlarda kaşarlanmış futbolcular da var değil mi hocam?

Kaşarlanmışlardan ziyade doğru oyuncu tipini bulabilmek önemli... Ben, Allah’a şükür şimdiye kadar yüzde 80 doğru oyuncu tercihi yaptığımı düşünüyorum.

 

Alt liglerde bu tür oyuncuları tercih eden takımlar, genelde başarıyı yakalayamıyor. Bunun için neler söylerisiniz?

Üst liglerde oynayan oyuncuların egoları biraz fazla oluyor. Alt liglere zaman zaman geliyorlar ama benimseyemiyorlar. Alt ligler, mücadele gücünün yüksek olduğu yerler. Yukarıdan gelen futbolcu, kolay sanıyor ama yanılıyor. Zaten lig başlayınca zorluk çekmeye başlıyor. Ben de seçerken ince eleyip, sık dokuyorum. Karakterine güvendiğim, tanıdığım oyuncuları seçtim hep.  Oyuncularımla hep ağabey, arkadaş, dost gibi olduğum için beni hiç üzmediler şimdiye kadar. Her oyuncunun karakteri farklıdır, her oyuncunun nabzına göre şerbeti verirsen antrenörü yarı yolda bırakmazlar.

1-327.jpg

Alt liglerde birçok maç canlı yayınlanmıyor ve oradaki cevherleri göremiyoruz. Bu ligleri takip eden futbolseverlere de yazık olmuyor mu?

Birçok oyuncu maalesef geç keşfediliyor. Kulüplere yönetici bulmak da çok zor… Bakınız hep belediyelerin inisiyatifi altında takımlar kuruluyor. En kolay para aktarımı bürokratlar ve belediyeler vasıtasıyla olabiliyor. Kulüplerin yaşaması adına Futbol Federasyonu da çeşitli kaynakları artırmalı. Bunlardan bir tanesi de internet yayıncılığı... Futbolseverler, yakın zamanda birçok alt lig maçını internet üzerinden izleyebilecek. Dolayısıyla takımlara da önemli ölçüde maddi imkan sağlamış olacak.

Peki… Tecrübeli ve kariyeri başarılarla dolu bir antrenör olduğunuz için bu soruya vereceğiniz cevabı çok merak ediyorum. Antrenör, alaylı mı olmalı, mektepli mi?

Bence, bu biraz bilgiye-anlama ya dayalı. Çünkü antrenörlüğün bir kitabı yok. Antrenörlüğün, net bir kuralı-çizgisi de yok. Bakıyorsunuz 3-5 yıl amatör kümede futbol oynamış bir teknik adam müthiş işler yapabiliyor. Bu işin kitabını yazacak hale gelmiş 2-3 üniversite bitirmiş kişiler istediği başarıyı bir türlü yakalayamıyor. Alaylı-mektepliden ziyade; bu işi seven, yetenekleri üst seviyede olan antrenörlerimiz desteklenmeli. Başarı için antrenman metodunun yanı sıra liderlik vasfının da yerinde olması lazım. Oyuncu, hocaya inanmalı-güvenmeli.

2-195.jpg
Bir başka konu ise futbolu üst ligde bırakan isimler, alt liglerde çalışmaya pek sıcak bakmıyorlar hocam. Açıkçası lig seçiyorlar. Doğru buluyor musunuz?

Bu arkadaşlarımızın en az 3-4 yıl belli temel eğitimleri alarak işin pratiğinde bulunmaları lazım. İyi bir teknik adamın yanında kendilerini geliştirdikten sonra bu işe soyunmalarını öneririm. Aksi halde hayal kırıklıkları yaşamaktan öteye gidemezler.

Eskişehirspor gibi takımı şampiyon yaptınız. Yine birçok takımı üst lige çıkardınız ama PR çalışmasını doğru yapamadığınız kanaatindeyim...

Ben, çok net konuşacağım… Kendimizde bu tür eksikleri aramamız gerekiyor. Bir camianın oyuncusu değildim ben. Ben, bir kulübün oyuncusuydum. Ben, futbolu Konyaspor’da bıraktım. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş vs gibi takımlarım oyuncuları, antrenörlükte önümüze geçti. Bunu medya ve taraftar da destekledi. Lobicilik de önemli tabi.

Sizin kariyerinizi ezbere biliyorum hocam. Erzurum ve Sakarya’yı şampiyon yapabilseydiniz. Bugün sizi 1.Lig hocası olarak adlandırabilirdik değil mi?

Onun garantisini veremem. Türkiye’de oturmuş bazı sistemler var. Şuanda bile benden çok çok iyi olan dinamik arkadaşlarım var ve çalışacak kulüp bulamıyor. Bazıları BAL’da ya da daha da alt liglerde çalışma imkanı bulabiliyorlar. Bir bölüme o eşiği atlatmıyorlar. Dikkat ederseniz 1.Lig ve Süper Lig’de hep aynı isimler çalışıyor. Çark dönüyor ve o isimler her sene başka bir takımda çalışıyorlar. Bu da yönetimlerin en büyük eksik yanları diyelim.

Size ‘alt liglerin imparatoru’ deniliyor. Bu sizin kariyerinizi olumsuz etkiliyor mu?

Çektiğim en büyük sıkıntı da o zaten. Genelde 3.ligde çalıştığım ve başarılı olduğum için üzerime böyle bir gömlek giydirdiler. Yani Yavuz hoca, 2.lig-3.lig hocası demeye başladılar. Ya böyle bir şey yok, buna ben karşıyım. Şans verilirse üst liglerde de başarılı olabilirim. O alt lig yaftası vurulduğu için maalesef yukarıya çıkamıyorum. Sezon başında 1.ligden bir takımla anlaşmak üzereydim. Sırf bu yüzden işim bozuldu.

Başarısızlığın ana etkenlerinden birisi de yöneticilerle hocaların uyum içinde olmamaları diyebilir miyiz? Zira hocaların oyun sistemine uygun transferler yapılmıyor ve kuru kavaktan düdük yapmaya çalışılıyor. 

Mevcut kadronun yapısıyla hocanın oynatmak istediği sistem ne kadar uyumlu? Onun cevabı çok önemli. Mesela hocanın sistemi 4-2-3-1’dir ama elindeki kadro detaylı incelendiğinde sisteme uygun olmadığı anlaşılıyor. Bu noktada ne yönetici ne de hoca o sistem için inat etmemeli. Yapılacak birkaç takviyeyle o kadronun oynayabileceği yeni bir sistem bulunmalı. Orada da hocanın oyun okuması ve futbolcuyu tanıması ön plana çıkacak. Başarı için bunlar ince nüanslar diyebilirim.  

veli-ozkan--yavuz-incedal.jpg

Hocanın kariyerini yöneticiler belirliyor diyebilir miyiz? Mesela hocam bütçemiz yok, bu sene ligde kalalım anlayışı da var sonuçta. Bir hocanın belki de 2-3 yılı o takımda heba olmuş oluyor.

Ben de yaşadım. Kulüp ismi vermek istemiyorum. İki yıllık bir planlama içerisinde ilk yılımızda ligde tutunup, ikinci sene kafaya oynamak isteniyordu. İlk yıl az bütçeyle mütevazi bir kadro kuruldu. İyi çalışmayla o kadroyla başarıyı yakalayamaya başladık. Bu sefer yönetimin söylemleri değişti. ‘Biz iyi takımız, az parayla da şampiyon olabiliriz’ sesleri yükselmeye başladı. Hâlbuki oynadığımız 6-7 maçtı. Geride daha oynanmamış birçok maç vardı. Nitekim o takımla play-off finali oynadım. Finalde elendim ve başarısız görüldüm. Sezon başında basın mensuplarının önünde ‘hocam takımı bu sezon ligde tut yeter’ demişlerdi oysaki…

Yılladır ailenizden uzaksınız zor olmuyor mu hocam?
Antrenörlük çok zor bir meslek... Eşime gerçekten çok büyük saygı ve sevgi duyuyorum. İlk başladığım futbolculuk ve antrenörlük dönemimden itibaren en büyük gücüm ve desteğim oldu. Türkiye’de istikrar olmadığı için her zaman çalışırken bavulumuz hazır halde bekleriz. O yüzden aile düzenimi bozmadım. Eşim de öğretmen olduğu için sürekli hareket ettiremezdim, farklı şehirlere götüremezdim. Tatillerde ve boş kaldığım zamanlarda bol bol ailemle vakit geçirerek ayrı kaldığımız zamanın acısını çıkartıyoruz.

Boştayken sıkılmıyor musunuz hocam? Bütün gün evde açıkçası sıkılırım…

Bazen boşluk iyi oluyor. Kendinizi rektefe ediyorsunuz. Şimdiye kadar çok az boş bekledim. Hafta sonları çevre illere giderek maçlar izliyorum. Ereğli’de yaşadığım için Konya’ya, Niğde’ye, Adana’ya, Mersin’e, Ankara’ya gidiyorum.

Burada da önemli bir noktaya parmak bastınız aslında. Hocaların çalışmıyorken bile aktif olması gerekir.

Kesinlikle… Çok doğru bir tespit, çok doğru bir düşünce... Antrenörlük sadece çalışırken olmaz. Böyle boşluklar iyi değerlendirilmeli. Görsel takipte bulunarak oyuncu portföyünüzü genişletebilirsiniz. Gerekiyorsa antrenman planlamalarınızı yeniden gözden geçirip, yeni arayışlar içerisine girebilirsiniz. Dilerseniz çeşitli kurslara bile katılabilirsiniz. Ekonomik özgürlükleri olan antrenör arkadaşlarımız yurt dışına gidip eğitimler alabilir. Ben, antrenörlüğümün ilk yıllarında Almanya’da Mönchengladbach takımında 3
hafta staj yapmıştım.  

3-146.jpg
Peki, futboldan kaç çuval para topladınız hocam?
En zor soru… Başta da dedim. Ben hep futbol sevdalısı oldum. Hiçbir zaman ticari hoca olmadım. Bunu samimi söylüyorum. Futbol sevgisi, benim para düşünmeme engel oldu. Çoğu kulüp başkanını kıramadım. Önceden verdiğim sözlerden dolayı düşük bütçeli takımlara gittim. İmza atarken para muhabbetinden kaçındım. ‘Hocam, bütçemiz düşük ama yine de düşünürseniz’ dediklerinde bile ‘hayırlı olsun’ demişimdir. Paradan ziyade hep dost biriktirdim. Hep istenildiğim yere gittim. Bir yere gitmek için hiçbir aracı kurum kullanmadım. Ekonomi benim için en son etken olmuştur ve 3 dakikada sonuçlanan pazarlıklarım olmuştur.

Konyaspor’dan ya da Anadolu Selçukspor’dan teklif gelirse kabul eder misiniz?
Daha önce Ünal Karaman zamanında Konyaspor’da görev aldım. Ha keza Konya Şekerspor’da da çalıştım. Konyaspor ve Anadolu Selçukspor, her teknik adamın çalışmak istediği bir yerdir. Hayalimiz ve arzumuzda şehrimizin takımında çalışmak her zaman vardır. Eğer, bir teklif gelirse koşa koşa gelirim. Konyaspor, yeni stat ve yönetim anlayışıyla spor kamuoyunun takdirini kazanmış, kurumsallaşma ve tesisleşme anlamında dev adım atan bir kulüp haline gelmeye başladı. Pilot takım Anadolu Selçukspor da Konya futbolu adına önemli bir proje. Yakın zamanda ahde vefa ödülleri kapsamında da unutmadılar. Plaket ve forma gibi çeşitli hediye verdiler. İnsanların yaşarken de anılması çok önemli bir şey. Başta başkan Ahmet Şan ve yönetim kuruluna, futbolculuk ve antrenörlük yaptığım şehrimin takımı Konyaspor’umuza başarılar diliyorum. Türkiye Şampiyonu olarak göğsümüzü kabarttılar. Takımımızın çok iyi yerlerde olmasını her zaman cani gönülden istiyorum. 

Röportaj: Veli Özkan